30 Haziran 2010 Çarşamba

Haziran’da ölmek mi, yaşamak mı zor?

Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Yaralı bir şahin olmuş yüreğim
Uy anam anam haziranda ölmek zor
Çalışmışım onbeş saat
Tükenmişim onbeş saat
Yorulmuşum acıkmışım uykusamışım
Devamı

Sanki diğer aylarda ölmek çok kolaymış gibi, şair Hasan Hüseyin Korkmazgil "Haziran'da ölmek zor" diyor, bir şiirinde. Nedir "Haziran'da ölmek" konusunda Korkmazgil'i bu denli korkutan şey acaba?

Şöyle bir düşünün, gözünüzün gördüğü her bir yan börtü böcek, havada leylak ve tomurcuk kokusu, şimdi ölmenin sırası mı, diye geçmez mi içinizden?

Bir de tamtakır bir tabiat düşleyin, sanki doğa birazdan tahliye edilmek üzereymiş gibi ya da ne var ne yoksa her şeyin yağmalandığı bir dünyayı getirin gözlerinizin önüne.

Hazan mevsimi, kış mevsimiyle birlikte depreşen göç duygusunun ilk uyandırdığı duygu ölümdür.

Mevsimler insanın ömür yürüyüşüne ve yaşam serüvenine uygun olarak mesajlar içerir böyle. Eylül yola koyuluştur, Aralık dünya ile ahret arasında iki üç adımlık bir aralıktır.

Ocak Şubat neye tekabül eder diye bana sormayın artık. Onu da siz bulun.

Yüzü soğuk olan her şey ölüme benzer.

Nasıl son nefesini vermekle birlikte insanın bedeni bir baştan bir başa soğumaya başlarsa, Ocak, Şubat aylarını peşine takan kışla birlikte zaman da buz kesmeye başlar.

İnsan ölecekse yaz aylarında değil zemheri de ölmeli.

Ne ki ölüm hiç mi hiç söz dinlemez.

Hele hele şair sözünü kale bile almaz.

Şayet ölüm dinleseydi şair sözünü bu kadar şair ölür müydü Haziran'ın yaz günlerinde. 2 Haziran'da Ahmet Arif, 3 Haziran'da Nazım Hikmet, 4 Haziran'da Ahmet Haşim, 7 Haziran'da Cahit Zarifoğlu, 26 Haziran'da Alaaddin Özdenören gibi daha niceleri tam da sırasıyken yaşamanın böyle bir ayda nokta koyarlar mıydı hayatlarına?

Sadece şairler değil elbette yazar ve sanatçılardan da Haziran'da ölmenin zor olduğunu nihai eylemleriyle kanaate dönüştürenler var.

Çek asıllı romancı -yazar Franz Kafka (3 Haziran 1924), Rus romancı Maksim Gorki (18 Haziran 1936), Cemil Meriç (13 Haziran 1987)İngiliz yazar Charles Dickens ( 9 Haziran 1870),Orhan Kemal (2 Haziran 1970) Fransız yazar Pierre Loti ( 10 Haziran 1923) belki de inisiyatif verilip ellerinde olsaydı ölmek için daha uygun bir ay ve mevsimi tercih ederlerdi. Ne kıştır ne de tam yazdır Haziran. Mutedil bir aydır daha çok.

Yazdan haberler taşıdığı gibi kıştan hatıralar anlatır.

Aylar içerisinde hafızası en kuvvetli olan aydır o.

Rengi de alışıldık renklere benzemez.

Ne siyahtır ne beyaz, ne yeşildir ne mavi, henüz adı konulmamış bir renktir onun rengi. Doğmak için de çok müsait bir ay sayılmaz Haziran.

Daha çok tam orta yerine kurularak yaşamak yaraşır onda.

Yukarıda örnekler verdiğimiz şair ve yazarlar belki de akıllarından ölümü hiç geçirmedikleri bir zamanda dünyaya veda etmişlerdir.

Çünkü Haziran hiç o konuya girmeyen bir aydır.

Daha yaşanacak bir yığın şey vardır ve şimdi hiç sırası değildir.

Üstelik tam da bunları fısıldamıştır kulağınıza.

Bu yüzden bu ayda ölmek koyar şaire.

Herkes bütün coşkusuyla yaşayıp dururken en keyifli yerinde oyundan çıkmak gibi bir şeydir bu.

Mevsimin bütün güzelliğini içine çekerek kollarını iki yana özgürce açıp "yaşamak güzel şey be kardeşim' diye haykıran Nazım Hikmet'in yolunun üzerine oturan aydır Haziran.

Günlerini biriktirip gelecek günler için günlük yapan ve bu günlüklere de damağında kalan en güzel adı ('Yaşamak') koyan Cahit Zarifoğlu'nun değirmeninde öğütülen zamandır. Mahpushane bütün Haziranlara gözlerini kapamış bir dünyanın adıdır Ahmet Arif'in dizelerinde.

'Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı, macera değil, / yaşamak sade "yaşamak" / yosun, solucan harcıdır"

Kaç Haziran'da kaç kez ölmüştür kim bilir şair, ama bu kez bir solucanın toprağını kaybedip ölmesinden farklıdır şairin ölümü.

İnsan gibi ölmenin mevsimini beklemiştir de sanki Haziran çıkıp gelmiştir bir şairin sahici ölüm nöbetini devralmaya.

'Kelimeler de mevsimler gibidir, mevsim mevsim rengini kaybeden ölü yapraklarını dökerler ve tazelerini açarlar' der Ahmet Haşim.

Çokça hazan ve çok az Haziran yaşamış bir şairdir Haşim.

Akşamlar ve Eylüllerle ördüğü hayatını bir Haziran günü bitirmesi onun için hiç de talihsizlik değildir.

Çünkü o ne güneşli gündüz vakitlerini sever ne de tabiatın cuşa geldiği Haziran yazlarını.

Ölümünü cebinde taşıyan şair Alaaddin Özdenören'e göre bu kentin koynuna girdiğimiz günden beri Haziran'da ölmüş olmakla başka aylarda ölmüş olmak arasında çok fazla bir fark yoktur.

Kent ölümler üretir sürekli ve onu harcamak için bolca ceplerimize doldururuz.

Hazin olan öldüğümüz ay değil her dem ölümle yatıp ölümle kalkmamızdır.

Yaşamı solumak varken ölüm soluyan insan hangi mevsimde ölürse ölsün erken ve hüzünlüdür.

"Haziran'da ölmek zor" dizesinin sahibi Hasan Hüseyin Korkmazgil tam da bu korkusuna denk düşen tarzda Haziran'a yakalanmamış Şubat ayında hayata gözlerini yummuştur. (26 Şubat 1984).

Hatta bu konuda çok önemli bir ayrıntı olarak çocuğunun adını Haziran değil Temmuz koyduğu biliniyor. Acaba Haziran atlatıldıktan Temmuz'la kritik eşik atlanmış falan mı sayılıyor?

Şimdi çıkın sokaktaki adamın bu konuda fikrini alın bakalım ne diyecek Haziran hakkında. Gerçekten Haziran da ölmek mi zor yoksa yaşamak mı?

Eminim ikincisini söyleyenler daha baskın gelecektir.

Ne baharın yüzü, ne güneşin teninizi okşayışı, ne havada kesif yaşamak kokusu yarını nasıl yaşayacağız, yazı nasıl atlatacağız korkusunu bastırmaya yetmeyecektir.
Hüseyin Akın

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

 
web ve teknoloji dünyasında olup bitenlerle ilgili kendi halinde bağımsız bir blog. Powered by Blogger