20 Eylül 2010 Pazartesi

2. Çanakkale Bienali Programı

“Kurgusal Gerçekler, Dönüşümler / Fictional Realities, Transformations”

Günümüz insanının yaşantısını irdelediğimizde, kendi doğal gerçeğinden uzaklaşarak, kurgusal gerçeklerin girdabında sürüklendiğini görürüz. Binlerce yıllık tarih sürecinden sıyrılıp gelen insanlığın uygarlık düzeyi ne olursa olsun, yaşantısı tartışmalı bir konu halini almıştır. Savaşlar, insan hakları ihlalleri, bireysel şiddet uygulamaları, tüketim çılgınlığı, para spekülasyonları, kirletilen çevre, eğitimsizlik, ekonomik bozuklukların yarattığı kaotik durum ve bunun gibi birçok etmen hayatin akış yönünü değiştirmiş, insanı başkalaştırmıştır.

Modern insanın hayatına baktığımızda; gereksiz bir sürü sorunla uğraşıp, enerjisini ve zamanını boşa harcayarak, yaşayış durumunu tartışmalı bir hale getirmiştir. Gelişen bilimsel çalışmalar, teknolojide kat edilen yolla güçlenip doğaya hükmeden insanın kendi gerçeğine sırt çevirmesi, kısacası modern yaşam içindeki insanı ilgilendiren durumlar, kurgusal egerçeklerdir ve bu gerçeklerin kabullenilmesi için sistem; eğitimi, sanatı, ve medyayı kullanarak bu düşünceyi besleyip geliştirmiştir. Yaşam, felsefeden, düşünceden koptuğu için yüzeysel olarak ele alınmıştır.
Kurgusal gerçeklerin yarattığı bu durum her ne kadar negatif bir ortam yaratsa da yaratılan bu etkiye karşın oluşan içgüdüsel ya da bilinçli tepki hayat içinde yeni yollar açarak dönüşümlere neden olmaktadır. İşte yüz yüze bırakıldığımız kurgusal gerçeklerin karşısında duran bir başka gerçek de budur ve dönüşümün verilerini insan hayatının içine yavaş yavaş iterek, tükenmekte olan umutlarımıza pozitif bir destek sunmaktadır.

Günümüz gerçeğini irdeleyecek olan 2. Çanakkale Bienali konuyu salt düşünce üretimi olarak almayıp, hayata dair çözümlemeler de getirerek, barış kültürüne pozitif bir katkı sunacaktır.

Küratörler / Curators
Seyhan Boztepe
Denizhan Özer

YENİ DÜNYA VE DÖNÜŞÜM SÜREÇLERİ

Bireysel, farklı bakış açılarıyla sosyal gerçekliğin her düzlemde ve her durum için sorgulandığı günümüzde, toplumsal yapılar ve bu yapıların işleyiş süreçleriyle ilişkili deneyimlerin ne kadarının manipülatif etkilerle realize olduğunu, ne kadarının sosyal gelişim ve doğal dönüşümler olarak biçimlendiğini kestirmek güç. Güç ve karmaşık diyebileceğimiz ilişkilere dayalı pozisyonların şekillendirdiği yönetsel kabiliyet, bulunan, yaratılmış ve yaratılmakta olan toplumsal dokuların sağlamlığı yada düşük dirençli alanlarının yırtılma noktasına gelmişliği sürecinin yönünü, ömrünü, ve dahi dönüşeceği, yeniden örüntüleneceği, yamanacağı yeni dokuyu belirleyebilecek bir bilinçle hareket eder.

Boudrillard; değişen ya da değiştirilmekte olan toplumsal yapılanmalara dayalı olarak sistemin artık herkesten üretken olmasını değil “oyunu oynamasını” istediğini belirterek, toplumsal kurgu içinde bireylere ve farklı toplumsal kesimlere belli rollerin kendilerinden bağımsız olarak biçildiğine vurgu yapar. “Sistemin merkezileştirilme ve bir teknokrasi piramidine dönüştürülme süreciyle birlikte öğrenciler, gençler ve daha ilk baştan bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde saf dışı bırakılanlarla, çizgi ötesi (marjinal) ve merkez dışına itilenlerin (periferi) bulunduğu, yitirilmiş duygular ve sorumsuzlukla karşılaşılan bir yerde, her türlü toplumsal kategoriyle, bölgesel, etnik ya da ayrı dilleri konuşan cemaatlere önemli görevler düştüğü sonucuna varılmaktadır. Oyun dışı bırakılanlarsa doğrudan oyun kuralına karşı çıkmaktadırlar. Toplumsalın bir parçası olmaktan yoksun bırakılanlar yalnızca kendilerini sömüren sistemi değil aynı zamanda kapitalizmin toplumsal gerçeklik ilkesini de başarısızlığa uğratmaktadırlar. Ayrı kefeye konulan, farklı muameleye tabi tutularak, birer uyduya dönüştürülen bütün bu kategorilerin, zaman içinde yapısal bir koda dönüştürülen sistemle birlikte, anlamlarını yitirmiş birer terim olarak kendi kaderlerine terk edildikleri görülmektedir. Bundan böyle ayaklanan kategorilerin amacı bu kod, bu ayrımlamalar, kopmalar, farklı muameleye tabi tutulmalarla, bu yapısal ve hiyerarşik karşıtlıklar üzerine oturtulan stratejiyi saf dışı bırakmaktır.” diyerek de toplumsal kesimleri bu bağlamda kendine göre mercek altına alır ve bu şartlarda gerçekleşmesi neredeyse olanaksız önerilerini sıralar.

Milenyum sonrasında birden bire, dünyada sosyal yaşam öngörülerinde üretim süreçlerinin merkeze çekildiği, kutsandığı ve aksi dengelerin devreye sokulması yoluyla egemen yapının sağlamlaştırılması ve korunmasının hedeflendiği 20. YY’ın devamı gibi görünmeyen bir sosyal yapılanmanın emareleri belirir.

Yeni dünya düzeni başlığı altında, günümüzde hala üretim ve tüketim ilişkilerinin sanayi toplumunda olduğu şekliyle aynı paralelde değerlendiren, klasik üretim-tüketim ilişkileri, barış içinde, demokratik ve eşitlikçi sosyal dengeler ve yaşam standartlarının her geçen gün yükselmesinin olumlandığı ideallerin geliştirilmekte olduğuna dair birçok spekülatif söylem bulunmaktadır. Ancak 21. YY'ın başından beri bütün bu söylemlerin aksine, bizi; küresel sosyal sistemin yeniden kurgulanarak bu kurguyu uygulama süreçlerinin başlatıldığına ikna edecek önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Basit bir okumayla, soğuk savaş sonrası başladığı ileri sürülen bu yeni döneme dair tasarım süreçlerinin uygulanması ile dünyada var olan, insanlığın gereksinim duyduğu ve gitgide tükenen her türlü kaynağın geçmişte kalmış köhne bir kapitalist savurganlık içinde sömürü ideolojisi ile de olsa dünyada yaşayan her insanla paylaşma devrinin kapandığını görmek mümkündür.

Bu durum aslına bakılacak olursa “yeni global bir devrimdir”. Ancak bu devrimle hedeflenen insanlığın şimdiye dek üzerinde hemfikir göründüğü bir çok hümanist değerin ortadan kalkarak, günümüzün adalet anlayışı ile hiç uyuşmayan, yani değer olarak her anlamda adil olmayan bir adaletin aldığı, lükse dayalı tüketim unsurlarından en temel ve yaşamsal öneme sahip gereksinimlere kadar bir çok konuda kitlelerin yokluklarla karşılaşacağı bir dönemin başlatılmasına neden olacak bir devrimdir bu. Tabii ki şu ana kadar da dünyadaki var olan bu kısıtlı kaynaklardan “neden?” bütün insanlığın yararlandırılmak istendiğine bir anlam veremeden.

Bu acil dönüşümün en önemli gerekçesi, seri üretim yöntemleri gelişmeye başlamadan sanayi devrimi gerçekleşmeden farkına varılamayan, belki de bu son dönemlerdeki inanılmaz hızla yürüyen tüketim süreçleri yoluyla gündeme gelen kaynakların kısıtlılığı konusudur. Dünyadaki her türlü kaynakların azalmasının gündeme gelmesinden dolayı hâkim güçler tarafından yeniden kurgulanan sistemle, kapitali elinde tutanlar, teorisyen ve profesyonel yönetim kadroları dışında hiç kimsenin ortalama bir yaşam standardının olamayacağı netleşmiştir.

Bütün bu fotoğraf içinde, egemen kararların uygulanması konusunda her zaman en sıkıntılı süreçlerin yaşandığı bölgelerden birinde bulunan, hiçbir biçimde homojen sosyal bir yapının bulunmadığı, bundan dolayı da dönüştürülebilmenin en hızlı gerçekleştirilebildiği hızlı toplumsal refleksi de aynı homojenlikte veremeyen, sürprizlerle dolu bir ülke olan Türkiye, bu yeni süreçte de bir merkez biçiminde algılanabilir. Osmanlı sonrası belki bu tür süreçlerin hızlanabileceğini de hesaba katarak milliyetçi ve dine dayalı bir homojenliğin sağlanması yolunda bazı uygulamalar gerçekleştirilmiş olsa da kültürel çeşitliliğin getirdiği farkla çok eskilere dayandırdığı gelenekçi duran sosyal yapı, genel sistematik dönüştürme girişimlerine karşı kısmi dirençler vermektedir. Bu dünya düzeni ile ilişkili konuların ülke içindeki basit sosyal veya siyasal durumlarmış gibi algılanması, bu sistemin içinde idealleri uğruna iç samimiyetiyle çabalayan birçok farklı unsurun da aslında genelde aynı amaç için çalıştığını söylemek abartılı olmayacaktır. Kaldı ki makro boyutta dünyada da birbiriyle çatışma içinde duran ancak bilerek veya bilmeden yeni dünya kurgusu için birlikte çalışmaktadırlar.

Bilimsel olarak sosyolojik süreçlere belli oranlarda dahil edilen bu türden kurgulamaların, sosyal yapıları nasıl etkileyeceği, kendi rayından çıkarıp belki yeni sistem önerisini geliştiren güçlerin de hiç arzulamayacağı bir noktaya gelebilmesi mümkündür. Her zaman kontrolden çıkma olasılığı olan buna benzer durumlar geçmişte büyük savaşlar ve buna benzer istenmeyen olaylar biçiminde insanlığın ve dünyanın toptan tehdit edecek boyutlara bile varabilmiştir.

2. ÇANAKKALE BİENALİ

Küratörler / Curators
Denizhan Özer
Seyhan Boztepe

Koordinatör / Coordinator
İsmail Erten

Asistan Küratör / Assistant Curator
Elisabeth Del Prete

Katılımcı Sanatçılar / Artists

ABD / USA
Gabriel Adams (Photo, Installation)

Almanya / Germany
Ali Dolanbay (Painting)
Anna Jakupovich (Installation)
Holger John (Drawing)
Joachim Seinfeld (Photo pentur)
Kai Bornhoeft (Photo)
Pfelder (Open space project)
Sylvia Ludtke (Painting)

Bangladeş / Bangladesh
Nazia Andaleeb (Painting)

Çek Cumhuriyeti / Chec Republic
Marek (Installation)

Ermenistan / Armania
Arman Tadevosyan (Painting)

Fransa / France
Acm (Photo)
Ali Umut Ergin (Video)
Coline Mangold (Photo)
Francois Dereaux (Video)
Herve Szydlowski (Photo)
Lionel Loetscher (Installation, painting)
Lorand Revault (Video)
Onay Akbas (Painting)



Güney Kore / South Korea
Hyun Soo-Oh (Painting)
Park Byoung (Installation)

Gürcistan / Georgia
Ilico Zautashvili (Installation)

İngiltere / U:K:
Bruce Allan (Photo)
Elvan Erdin (Painting)
Maslen&Mehra (Photo)
Nick Morley (Print)
Oscar Murillo (Photo, video)
Simon Faithfull (Photo, video)
Stella Capes (Video, Photo)
Paul Eachus (Drawing, photo)
Victoria Rance (Photo, Sculpture)

İran / Iran
Zory Shahrakhi (Photo)

İspanya / Spain
Roger Guaus (Slayt Show, Photo)

İsviçre / Switzerland
Simone Zaug (Out door project, Photo)

İtalya / Italy
Alessandro Lupi (Installation)

Japonya / Japan
Eizo Sakata (Installation, Performance)
Jun'ichiro ishii (Installation)

Kanada / Canada
Alina Gavrielatos (Installation)
Lorrain Field (Photo)

Romanya / Romania
Minerva Cubbasa (Drawing)

Slovenya / Slovenia
Miha Colner (Photo)



Türkiye / Turkey
Ahmet Sipahioğlu (3D Drawing)
Ardan Özmenoğlu (Installation)
Argun Okumuşoglu (Wall installation, video)
Ali Kılıç (Installation)
Ayda Su Nuroğlu (Installation)
Caner Karakaş (İnstallation, Sculpture)
Cengiz Uğur (Painting)
Ceren Selmanpakoğlu (Installation, photo)
Dilara Akay (Installation)
Evren Sungur (Painting)
Gül Ilgaz (Video)
Hakan Onur (Painting)
Haydar Özay (Painting)
İbrahim Koç (Installation)
İstanbul Dans Tiyatrosu (Dance)
Meryem Denizkıran (Installation)
Murat Germen (Digital Photo)
Mustafa Horasan (Installation)
Mürüvvet Türkylmaz (Installation)
Onur Demirbasa (Dance, Performance)
Özgür Korkmazgil (Painting)
Pet 05 (Street Art, Grafiti)
Resul Aytemur (Painting)
Selahattin Yıldırım (Painting)
Suat Anar (Painting)
Şinasi Günes (Video)
Uğurcan Akyüz (Painting)
Umut Germeç (Installation)
Yeşim Şahin (Sculpture)
Zeynep Bingöl Çiftçi (Digital Photo)

Yeni Zelanda / New Zealand
Lisa Benson (Photo)

Yunanistan / Greece
Anna Maria Pinaka (Video)
Tita Bonatsou (Photo)


Mekanlar


Fevzipaşa Mahallesi Metruk Mekanlar
Çanakkale Deniz Müzesi, Muavenet-i Milliye sanat Galerisi
Belediye Eski Deposu (Otogar içi)
Halk Bahçesi Su Deposu
Çanakkale Kordon Marina
Çanakkale Kordon Marina Çekek Yeri (Film Gösterimi)
Eski Ermeni Kilisesi (ÇOMÜ GSF Deneme Sahnesi)
Erkan Yavuz Deneysel Sanat Atölyesi
Yazar ve Sanatçı Evi
Korfmann Kütüphanesi
Eski Er Hamamı
KAYNAK:canakkale.bel.tr

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

 
web ve teknoloji dünyasında olup bitenlerle ilgili kendi halinde bağımsız bir blog. Powered by Blogger